Türkiye'nin En İyi Paylaşım Sitesine Hoşgeldiniz
Forumdan yararlanmak için üye olunuz!!!
Türkiye'nin En İyi Paylaşım Sitesine Hoşgeldiniz
Forumdan yararlanmak için üye olunuz!!!
Türkiye'nin En İyi Paylaşım Sitesine Hoşgeldiniz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Türkiye'nin En İyi Paylaşım Sitesine Hoşgeldiniz

gєℓ∂ιğιηιz ιçιη тєşєккüяℓєя...
 
AnasayfaGirişAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapanasayfa

 

 Ölüm HAkkında

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
wacketsan
ѕιтє ѕαнιвι z4т3η
ѕιтє ѕαнιвι z4т3η
wacketsan


Erkek Mesaj Sayısı : 1369
Nerden : Bİzim EvDen :D
Kayıt tarihi : 19/09/08

Ölüm HAkkında Empty
MesajKonu: Ölüm HAkkında   Ölüm HAkkında I_icon_minitimeCuma Tem. 03, 2009 11:04 am

Bana gönderilen bir elektronik posta yazanı belli degil



Kendin için okuman gerekir!



ÖLÜM



Her oyunun kendine göre bir kuralı vardır. O kurallara uyularak o oyun

oynanır. Eğer siz bu oyunu kurallarıyla değil de; ben dilediğim gibi

oynayayım derseniz size o sahada yer yoktur.



Tavla oynuyorsanız pulları gelen zarların rakamına göre ilerletmek

mecburiyetindesiniz. Futbolda iseniz topu elinize alamazsınız. Basket

oynuyorsanız topu ayağınızla yürütemezsiniz. Bunlar oyunun kuralıdır. Eğer bu

kuralları kabul etmiyorsanız; o zaman zaten siz sahaya da çıkamazsınız. Çünkü o

sahaya çıkıp oynamak o kuralları kabul etmenin neticesidir.



Din olayını kabul

edebilirsiniz veya etmeyebilirsiniz. Ama ben dini kabul ediyorum dediğiniz

zaman Peygamberin getirdiği kuralları kabul ediyorum demektir bu.



O zaman sizin düşünce yapınızı Peygamberin getirdiği kurallarla bağdaştırmak

mecburiyetindesiniz. Eğer düşündüğünüz birtakım şeyler Peygamberin

getirdiklerine uymuyorsa düşünmekte özgürsünüz ama Peygambere inandığınızı

ve ona tabii olduğunuzu söylemeye hakkınız yoktur.



Mutlaka bir cenazeye gitmişsinizdir. Ve o cenazede tabut ve tabutun üstünde

bir yeşil örtü görmüşsünüzdür. O yeşil örtünün üzerinde sırma ile yazılı bir

ayet vardır. O ayette şöyle der;"Her nefis ölümü tadacaktır". İnceliğe

dikkat edelim.



Kuran kesinlikle "öleceksiniz" demez ölümü "tadacaksınız"

der. Tadacaksınız. İnsan ölmez ölümü tadar.



Kuranın hükmüne göre Peygamberin bildirisine göre Peygamber de ölüm olayını

şöyle anlatır; kişi ölümü tattığı anda ölmüş olduğunu fark etmez. Kişi kendi

bedenini yıkayanı ve çevresindekileri görür bilir tanır. Kendi cenaze namazını

kılanları tabutun içinde ve üstü örtülü olmasına rağmen görür bilir ve tanır.



Mezardan uzaklaşanların ayak seslerini işitir. Sonra kabrin içindeyken iki

melek gelir. Münkir Nekir adlarıyla maruf. Ve ona bazı sualler sorar. O

suallerinde cevabını verir. Niye?



Ölümü tatma anındaki olayların bazı ana noktalarını vurgular. Öyleyse ölüm

denen olayın ne olduğunu bir an için hatırlayalım. Şöyle anlatayım size

ölümü;



Bir yerde bir koltukta oturuyorsunuz çevrenizde de insanlar var. O anda

elinizi kaldırmak istiyorsunuz kaldıramıyorsunuz. Bir şey söylemek

istiyorsunuz sesiniz çıkmıyor bir anda paniğe düşüyorsunuz. Felç mi oldum

diyorsunuz? Sizde felç oldum düşüncesi duygusu hâkim oluyor o anda. Hâlbuki

sizin durumunuzdan şüpheleniyorlar dışardan bakıyorlar hareket yok gelip

dokunuyorlar yığılıp kalıyorsunuz.



Aaa! Öldü! Diyorlar. Siz onların öldü deyişinden öldüğünüzü anlıyorsunuz.

Felç geçirmediğinizi anlıyorsunuz. Dikkat edin. Aklınız şuurunuz idrakiniz

bütün duyularınız yerinde dışarıda olup bitenleri görüyorsunuz. Fakat beden bir

anda yığılıp kalmış.



Deyin ki siz buna kalp krizi. İşte o anda çevrenizdekiler bağırıp

çağırmaya haykırmaya başlıyor. Ağlıyorlar vaveylalar kopuyor. Siz "

Ölmedim yaşıyorum!" demek istiyorsunuz sesiniz çıkmıyor. Çünkü beyin

durmuş sinir sistemi felç olmuş hiçbir hareket yok bedende. Ve onların bu

haykırışları bağırışları sizi daha büyük bir sıkıntıya azaba paniğe

sokuyor.



Peygamberin sözünü hatırlayalım;"Ölülerinizin yanında haykırıp

bağırıp çağırmayın onlara eziyet edersiniz" Çünkü; o zaten ölü değil!!!

Yaşıyor! Yaşıyor fakat beden durmuş bitmiş. Bedenden dışarı iletişim

sağlanamıyor.



Derken alıyorlar bedeni koltuğun üstüne uzatıyorlar törelerine göre getirip

üstüne bir bıçak bir çatal bir şeyler koyuyorlar. Siz orda çevrenizde

ağlaşanları seyredip duruyorsunuz.



Sonra alıyorlar sizi götürüyorlar bir hamama sıcak bir yere üstünüze

suları döküyorlar sizi evirip çeviriyorlar siz ne kadar uğraşırsanız

uğraşın dışarıyla iletişim kurmaya "Ben yaşıyorum!" demeye diyemiyorsunuz.



Ama sizi yıkayanları görüyorsunuz biliyorsunuz tanıyorsunuz. Tanıyorsunuz

ama maddi dünyasıyla bağınız kopmuş. Param diyorsunuz işim diyorsunuz

koltuğum diyorsunuz anam karım çocuğum diyorsunuz hiç! Bunların hiç biri

size ulaşamıyor. Ve bunlara dokunamıyorsunuz.



Daha sonra sizi alıyorlar beyaz bir kefene sarıyorlar tahta bir sandığın

içine koyuyorlar üstünüzü kapatıyorlar ama sizin görüşünüze mani olmuyor o

tahta o örtü... Dışarıda olanları seyrediyorsunuz. Gözleri yaşlı hüzünlü

insanlar...



Sonra götürüyorlar bir musalla taşına koyuyorlar. Hüzünlü an çevrenizde

ağlıyorlar haykırıyorlar. Gözü yaşlı karınız kocanız çocuğunuz TşkTşkTşkTşkTşkz

babanız arkadaşlarınız sevdikleriniz... Ve siz bunları da

seyrediyorsunuz...



Sonra sizi alıyorlar bir mezarın yanına getiriyorlar. Koyuyorlar toprağın

üzerine mezar kazılıyor çevrenizde hüzünlü insanlar...

İşte o anda hayatınızın en büyük paniği başlıyor. Yaşamınızın en büyük

paniğini o anda yaşıyorsunuz.



Çünkü aklınız şuurunuz idrakiniz bütün

duygularınız sizinle beraber yani siz o anda yaşıyorsunuz fakat bedeni

içinde bir örtüde ve o mezarın içine konacağınızı üstünüze toprağın

atılacağını ve orada hapis kalacağınızı görüp hissediyorsunuz. Hz.



Ömer(r.a) soruyor;



- Ya Resulallah! Ben mezara konduğum zaman şu andaki aklım idrakim

duygularım şuurum aynen muhafaza olacak mı?



-Evet Ya Ömer! Aynen şu andaki aklın idrakin duygularınla var olacaksın.

Evet. Kişi o mezara gömülme anında hayatının en büyük paniğini yaşıyor. Diri

diri toprağa gömülmek...



Ve sizi en sevdiklerinizin elleriyle toprağa alıp o mezarın içine

koyuyorlar üstünüze toprağı atmaya başlıyorlar. Tahtalar konuluyor veya

beton taşlar konuluyor dışarıyla ilginiz kesiliyor. Ama dışarıdaki sesleri

duyuyorsunuz toprağın içinde canlı canlı hapis kaldığınızı hissediyorsunuz.



Evet bedende bir olay yok o ana kadar ama siz o toprağın içinde canlı canlı

hapissiniz. Bağırmak haykırmak istiyorsunuz; Beni buraya bırakmayın! Beni

buraya koymayın! Ben yaşıyorum! Canlıyım! diriyim! Ben de sizin kadar

şuurluyum! AMA İLETİŞİM YOK!



Bunlara ulaşamıyorsunuz ve sizi oraya bırakıyorlar üstünüze toprağı

kapatıyorlar ışık kayboluyor kapkaranlık bir mezarın içinde tek

başınasınız...



Peygamberimiz(s.a.s) şöyle diyor:



" Kişi kabre konduğu zaman o panik içinde öyle bir haykırışla haykırır ki;

feryadı arşa kadar yükselir. Fakat ne yazık ki insan kulağı o haykırışı

işitemez."



İşte o panik anında düşünüyorsunuz ki size dünyada iken söylenen; ölmek yok!

hayat devam ediyor! öbür hayata kendini hazırlamazsan pişman olursun! ikazları

gelmişti ulaşmıştı fakat bunları kaa'le almamıştın. Artık mezardan geri dönüş

yok. Bitiyor herşey son buluyor.



Ve orada gerçekten iki melek geliyor size bazı sualler soruyor.

Siz o panik halinizle ne derece cevap verebiliyorsunuz size ait olan bir

olay...



Sonra aradan zaman geçiyor mezarın içinde yılan çıyan köstebek fare

kenarlardan çıkıyor geliyor sizin kaşınızı gözünüzü yanağınızı ağzınızı

burnunuzu karnınızı bağırsaklarınızı yemeye başlıyor. Ve siz mezarda kendi

yenişinizi bu hayvanlar tarafından parçalanışınızı seyrediyorsunuz

hissediyorsunuz.



Evet fiziki bedeninize olan fiziksel bir azap size

ulaşmıyor ama kendinizi kâbus görür şekilde düşünün rüyada

yatakta...



Rüyanızda size gelen baskıları birtakım hayvanların size verdiği

zararı veya bir uçurumdan düşüşünüzü bir bıçağın sizi kesişini

boğulmanızı göğsünüze birinin oturup boğazınızı sıkmasını düşünün... O anda

fiziksel bir olay yok ama sizin yaşadığınız kabus... İşte mezarda öyle bir

kâbusun içine düşüyorsunuz ki uyanma geri dönme yolu yok. Ve böylesine

başlayan bir ÖLÜM ÖTESİ YAŞAM



Yani siz ölümün ne olduğunu tadıyorsunuz. Tadış sizde bir şey değiştirmiyor.

Herhangi bir şeyi tattığınız zaman nasıl şuurunuzda idrakinizde bir değişme

olmuyorsa sadece o şeyin ne olduğunu anlıyorsanız "ölümü tatmak" demek bu

bedene kumanda edemez hale gelmeniz demek. Bu bedene kumanda edemez

hale geliyorsunuz işte bu "ölümü tatmak" denen olay. Ama yaşamınız devam ede

gidiyor o kabirde...



Size sorsam bir aynaya baktığınız zaman ne görüyorsunuz? Desem hemen

vereceğiniz cevap şu olur. Aynaya baktığım zaman kendimi görürüm. İşte

"aynaya baktığım zaman kendimi görürüm" cevabınız Peygamberi Kuran'ı ve

ölüm ötesi yaşamı inkârdan başka bir şey değildir!



Eğer gördüğünüz aynada sizin ben dediğiniz kendim dediğiniz yapı ise bu

beden belli bir seneler sonra toprak altında çürüyüp yok olacak ve bu hesaba

göre sizinde yok olmanız gerekecektir. Ama siz toprak altında Peygamberin

bildirdiği bir şekilde yaşayacaksınız. Bu beden çürüyüp yok olmasına rağmen

demek ki aynada ben dediğiniz kendim dediğiniz şeyi görmüyorsunuz. Siz bir

beden görüyorsunuz.



Sokakta bir araba görüyorsunuz yaklaşıyorsunuz cama tıklıyorsunuz cam

açılıyor içerde bir adam direksiyona yapışmış "Kimsin sen?" diyorsun. "Ben

1956 modeli Chevrolet'im "diyor. Adama bakarsınız gülersinizkafayı üşütmüş

zavallı dersiniz. "Sen Chevrolet değilsin kardeşim sen insansın arabanın

direksiyonunda oturuyorsun bir süre sonra da direksiyondan kalkıp arabadan

çıkarsın! " dersiniz. Adam size "Hayır öyle şey yok herkes bana böyle dedi

herkes de bana böyle diyor ben otomobilim" cevabını veriyorsa artık siz ona

daha fazla bir şey söylemezsiniz. "Zavallı Allah selamet versin" der

geçersiniz.



İşte bugün birtakım insanlar ben 56 doğumlu bilmem kimim ben 48 doğumlu

bilmem kimim ben 38 doğumlu bilmem kimim diyorsa o 56 model Chevrolet'im

diyen şoförden farkı yoktur.



Siz belli bir süre için bu bedenle birlikte varolan fakat bir süre sonra bu

bedeni terkedip bedensiz olarak yaş***** devam edecek bir varlıksınız.



İşte din dediğimiz olgu burdan ileri geliyor şu anda her ne kadar bu

nedenle bu madde dünyasında yer alıyorsanız da belli bir süre sonra bu

madde dünyasıyla tüm ilişkiniz kesilecek paranız koltuğunuz karınız

kocanızçoluğunuz-çocuğunuzTşkTşkTşkTşkTşkz babanız v.s tümü geride kalacak tek

başınıza yepyeni bir hayata geçeceksiniz.



Eğer o hayatın şartlarına göre kendinizi hazırlayamadıysanız hazırlama

gereği duymadıysanız siz ne olursa olsun o ortamda çok büyük bir sıkıntıya

azaba düşeceksiniz. Ergeç denize düşecek olan insan yüzme öğrenmek

mecburiyetindedir. Yüzmeyi öğrenmediyse o denizin içinde boğulur. Bunun

başka yolu yoktur.



Ben dünyada böyle bir insandım şöyle bir insandım şunu

yaptım bunu yaptım. Sen dünyada nasıl bir insan olursan ol eğer yüzmeyi

öğrenmediysen denize düşünce boğulursun.



Sen eğer gideceğin ölüm ötesi aleme gereken bir biçimde hazırlanmadıysan o

alemde yer alacak olan ruh bedenini gerektiği bir biçimde gereken enerjiyle

güçlenmediysen ne olursan ol o alemin batağında B-O-Ğ-U-L-U-R-S-U-N....



E canım ben Peygambere inanıyorum Allah'a inanıyorum ama gerektiği gibi

hazırlanamıyorum. Aldatma kendini mantığını çalıştır beynini çalıştır

gerçekçi düşün.



Senin halin o adama benziyor. Vapur yolculuğuna çıkmış

kaptanla da çok samimi kaptanın sofrasında yemek yiyor kaptanla da çok iyi

anlaşıyor. Ama bir gün güvertede güneşlenirken kaptandan şu seslenişi

işitiyor;



"Gemi su alıyor batmak üzere herkes acele yüzme öğrensin veya can

simidi edinsin" Sen diyorsun ki;"Canım ben burada keyfime bakayım ben

kaptanı seviyorum nasıl olsa kaptan beni kurtarır"



Gemide 1000 yolcu nerde sen nerde kaptan. Bir süre sonra gemi batıyor. Sen

suların içinde gulu gulu yapıyorsun. Bu arada diyorsun ki;"Deniz deniz! Beni

boğma ben kaptanı çok seviyordum ben kaptana yanıyordum" Deniz sana lisanı

halle der ki; burada kaptanı sevmen kaptana yanman sana fayda etmez. Ya can

simidi edinseydin veya yüzme öğrenseydin. Sen istediğin kadar kaptana

inanıyordum de boğulursun.



Çünkü kaptanın senin inanmana ihtiyacı yok yani Peygamberin senin ona inanmana

ihtiyacı yok. Allahın da senin ona inanmana ihtiyacı yok.



Peygamber sana diyor ki;



"Eğer benim dediklerimi anlayıp idrak edemiyorsan

bana hiç olmazsa inan ölüm ötesinde böyle bir yaşam var o yaşamın

şartlarına göre tedbir alarak kendini kurtar.



Sen diyorsun ki;"Ben sana inanıyorum" Sonra bildiğin gibi yaşıyorsun. Saçmalama.

Peygambere inanmaktan gaye Peygamberin dediğini anlayıp idrak etmek ve o

bildirdiği tehlikeye karşı gereken tedbirleri almaktır. Sen ona gerektiği gibi

kulak vermiyor dediklerini anlamıyor gereken tedbirleri almıyorsan ne

kadar" inanıyorum onu çok seviyorum" dersen de o gittiğin ortamda içine

düşeceğin azaptan kendini kurtaramazsın. Ona inanmaktan murat onun önerdiği bir

biçimde gereken tedbirleri almaktır. Peygamberin senin inanmana ihtiyacı yok

ki...



Sen ya geleceği idrak edip gereken tedbiri alarak kendini kurtaracaksın

veyahut ta es geçeceksin. Gittiğin ortama gereken bir biçimde hazırlanmadığın

içinde mahvolacaksın!



Diri diri kebire gömülüp orada canlı canlı o azabı çekeceksin seneler ve

seneler boyu. Bu daha işin başlangıcı devamını söylemeyeceğim şu anda.

Bir İsviçre'ye gitmeye kalkıyorsun bir Amerika'ya gitmeye kalkıyorsun 6 ay

evvelinden hazırlık yapıyorsun oranın şartlarını öğreniyorsun ne

götüreyim ne getireyim yanıma ne alayım orda ne kadar kalayım diye onu

araştırıyorsun.



Ömür boyu sonsuz yaşayacağın bir ortama gideceksin bir daha geri dönüş yok

oranın şartlarını araştırma gereği duymuyorsun. Ondan sonra akıllım diye

geçiniyorsun. Bu mu aklın...



Hazırlanma kabul ama evvela oranın ne olduğunu öğren ondan sonra

hazırlanma bilmediğin bir şeye nasıl tedbir alırsın veya nasıl tedbir almama

gereğini duyarsın. Senin garanti senedin mi var? Şu kadar sene yaşayacağına

dair.



Bir damarındaki tıkanma bir kalp krizi bir beyin kanaması senin bir anda

kaç yaşında olursan ol hayatının sonudur. O andan itibaren sana ne karın ne

paran ne kocan ne anan ne baban ne bir başkası fayda edecek. Peki o ölüm

denen olayla birlikte başlayacak olan ölüm ötesi yaşama hazırlanmadıysan

seni kim kurtaracak ne kurtaracak. Allah kerim canım yukarıda ALLAH var

canım nasıl olsa kurtarır. Bırak bu ağızları iyice aklını başını topla ona

göre hareket et. Yoksa vay haline.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://zeytinliyiz.benimforum.org
 
Ölüm HAkkında
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İlginç Ölüm Hikayeleri
» Peygamber Efendimizin "Ecel" hakkinda verdigi bir Ders!
» abyss hakkında bilgiler
» TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA
» şişe suları hakkında 6 gercek!

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Türkiye'nin En İyi Paylaşım Sitesine Hoşgeldiniz :: İslam :: Din ile ilgili her konu-
Buraya geçin: