Ülser, mide veya onikiparmak bağırsağında yara oluşması anlamına geliyor. Onikiparmak bağırsağı mideden hemen sonra gelen kısım. Bunların boyutları birkaç milimetreden birkaç santimetreye kadar değişebiliyor. Bu yaralar bazen birkaç tane olabiliyor. Onikiparmak bağırsağı ülseri, mide ülserine göre yaklaşık olarak dört kat daha sık görülüyor. Normalde tüm toplumlarda onikiparmak ülseri görülme sıklığı yüzde 1.3, mide ülseri görülme sıklığı yüzde 0.3.
NEDENLERİ
Ülser oluşması için midenin asitli olması şart. Mide ve onikiparmak bağırsağının iç yüzeyinin üzerini kaplayan ‘mukus’ denilen bir koruyucu tabaka bulunuyor. Bu tabakadaki zayıflama asidi doğrudan mide ve onikiparmak bağırsağının zedelemesine yol açıyor. Ayrıca mide ve onikiparmak dokusunun direncini kıran damarlar ve hormonlarla ilgili pek çok faktörün etkisiyle ülser oluşumu kolaylaşıyor. Yani ülser dokuyu koruyan faktörlerle, dokuya zarar veren faktörler arasındaki dengenin bozulması sonucu ortaya çıkıyor.
BELİRTİLERİ
Ülser ender olarak sessiz gelişiyor. Yani hiçbir belirti vermeyebiliyor ve ilk belirti aniden mide kanamasıyla ortaya çıkabiliyor. Bu duruma kortizon veya anti-romatizmal ağrı kesici alan hastalarda daha sık rastlanıyor. Ülsere bağlı olarak çıkan şikáyetler sıklıkla karında özellikle açken ortaya çıkan ağrı. Ağrı genellikle bir şeyler yemekle ve antiasit ilaçlarla geçiyor. Özellikle gece uykudan uyandıran ağrılar ülser için belirleyici oluyor. Ancak bazen ağrı tokken de görülebiliyor. Bu ağrıya bulantı ve kusma eşlik edebiliyor.
TANISI
Ülserin kesin tanısı bahsettiğimiz risk faktörleri bulunan veya ülserle uyumlu yakınmaları olan kişilere endoskopi yapılarak konuluyor. Endoskopiyle ülserin yeri, büyüklüğü, kanayıp kanamadığı, yapışıklık ve özellikle onikiparmak bağırsakta tıkanıklık yapıp yapmadığı belirleniyor. Ayrıca endoskopiyle mide ülserlerinin kanser olup olmadığı biyopsi yapılarak anlaşılabiliyor.
TEDAVİSİ
Ülserin tedavisine, hastalığa neden olabilecek aspirin, anti-romatizmal ağrı kesici alımı, uzun süre kortizonlu ilaç kullanımı, sigara kullanımı gibi nedenlerin ortadan kaldırılmasıyla başlanıyor. Antiasit ilaçlar kısa süreli yakınmaların giderilmesini sağlıyor. Günümüzde mide asidini azaltan çok güçlü ilaçlar var. Bunlar H-2 reseptör antagonistleri ve proton pompa inhibitörleri. Bu ilaçlar, özellikle proton pompa inhibitörleri mide asidini ileri derecede baskılayarak ülserin iyileşme sürecini kolaylaştırıyor. Bunun dışında ülserin yüzeyini kaplayarak yara iyileşmesine yardımcı olan ilaçlar var. Helikobakter pilori bulunan hastalar özel antibiyotiklerle tedavi edilir. Heliobakter pilori tedavisini yapılmasının amacı ülserin tekrarlama olasılığının azaltılmasıdır... Heliobakter pilori mikrobuna karşı kullanılan antibiyotiklerin gelişigüzel kullanılması ise bu mikropları bu antibiyotiklere karşı dirençli kılıyor. Tedavi protokollerine ve süresine tam olarak uymaksa yararlı sonuç veriyor.
SONUÇLARI
Ülserin tedavi edilmemesi ölümcül sorunlara yol açabiliyor. Bunlardan en önemlisi ülsere bağlı kanama. Kanama durumunda dışkı kanla bulaştığı için siyah renk alıyor. Kanın bağırsakta parçalanması sonucu dışkı pis kokulu bir hale geliyor. Kanamanın çok ve bağırsak pasajının hızlı olması durumunda koyu kırmızı dışkılama olabiliyor. Bulantı ve kusma da görülebiliyor. Midedeki kanın sindirilmesiyle kusmuk kahverengi kahve telvesi rengini alıyor. Kanamalı hastanın tedavisi acil olarak hastaneye yatırılarak yapılmalı. Ağır kanamalar yaşamı tehdit edebiliyor. İkinci sorun ülsere bağlı mide delinmesi. Ağrı çok şiddetli, karın tahta gibi sert hale geliyor.
Acil olarak ameliyatla bu delinme tamir edilmeli, eğer tedavi gecikirse hasta kaybedilebilir.
Üçüncü sorun mide çıkışının daralması ve tıkanması. Hafif durumlarda medikal tedaviyle, ağır durumlarda ameliyatla tıkanıklık tedavi ediliyor. Dördüncü sorun midenin pankreas gibi bir organa ülser nedeniyle yapışması. Bu durumda şiddetli sırta vuran ağrılar ortaya çıkıyor. Ağır durumlarda operasyon gerekiyor.
Bu mikrop kansere
bile neden oluyor
Helikobakter pilori denilen mikrobun ülser gelişiminde rolü büyük. Bu mikrop mide ülserlilerin yüzde 70-80’inde, onikiparmak bağırsak ülserinin yüzde 90’ında etkin rol oynuyor. Uzun süreçli gastritin en sık nedeni helikobakter pilori mikrobu. Bu mikrobun 1990 yılında bulunmasından sonra kronik gastrit ve ülser daha iyi anlaşıldı. Bu mikrobun kronik gastrit ve ülserde saptanması durumunda, bakteriye karşı uygulanacak tedavi hastalıkların tekrarlama olasılığını azaltıyor.
Günümüzde helikobakter pilori kanser yapıcı olarak kabul ediliyor. Helikobakter pilori taşıyan kronik gastritli hastalarda ileride mide kanseri çıkma olasılığı bulunuyor. Türkiye’de helikobakter pilori görülme sıklığı Avrupa ülkelerinden fazla. Türkiye’de yapılan araştırmalarda çocuklarda yüzde 20, Avrupa’da yüzde 10 oranında helikobakter piloriye rastlandı. 50’li yaşlarda ise Türkiye’de yüzde 80-90, Avrupa’da yüzde 50 oranında helikobakter pilori pozitifliği görüldü.
Helikobakter pilorinin insandan insana geçiş yolu tam bilinmemekle birlikte hijyenik koşulların bunda etken olduğu tahmin ediliyor. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük kesimlerde helikobakter pilori sıklığı artıyor. Helikobakter pilori mikrobu endoskopi sırasında araştırılabiliyor. Ayrıca solukta yapılan üre testi, dışkı testi, bazı kan testleri ile bu bakterinin varlığı hakkında bilgi elde edilebiliyor.