Bu olağan dışı hastalığın iki çeşidi vardır. Her ikisi de kalıtımsal olarak geçen hemoglobin kusurlarına dayalıdır. Alfa talasemide hemoglobinin alfa-global denen kısmı yeterli miktarda yapılmaz. Beta telasimede beta - globin eksiktir.
Alfa - talasemi en büyük sıklıkla Güneydoğu Asya kökenli kişilerde görülür. Beta-talasemi, bu hastalığı tanımlayan Amerikan doktorun adına dayanarak Cooley anemisi olarak bilindiği gibi, Akdeniz yöresinde yaygın olduğu için Akdeniz anemisi olarak da bilinir. Talasemi adı Yunanca deniz ve kan kelimelerinin köklerinden gelmektedir.
Her iki taleseminin de genleri resesiftir, dolayısıyla hasta olmak için bunları hem an nenizden hem de babanızdan kalıtım yoluyla almış olmanız gerekir. Eğer sizde sadece bir gen varsa siz hastalığın portörü (taşıyıcısı) olursunuz, fakat belirtiler sizde görülmeyecektir. Her iki ebeveynden kalıtım yoluyla geçtiği zaman talasemi sıklıkla büyüme yetersizliği, büyük dalak ve bazen kalp yetersizliğine yol açan şiddetli kronik kansızlık doğurur.
Tedavi edilmezse çocukluğun ilk yıllarında ölüm meydana gelir, şifa yoktur, fakat tedavi hastanın ömrünü 20'li veya 301u yaşlara kadar uzatabilir. Tedavi tekrar tekrar eritrosit süspansiyonu vermektir. Bu hücreler vücudun hayati organlarına aşırı yükleme yapabilecek olan, büyük miktarda demir taşır. Bu etkiyi hafifletmek için demir idrarla atılmasını sağlayacak bir ilaç verilebilir hala dememe safhasında olan bir tedavi ise ilik naklidir. Genetik danışmanlık size, bu hastalığı çocuklarınıza geçirmekten kaçınmanız için yardımcı olabilir.
Talaseminin daha hafif bir şekli olan talasemi minör (diğer adıyla talasemi özelliği) oldukça yaygındır. Bu hastalık demir eksikliği anemisindekine benzeyen-kan hücrelerini meydana getirir, fakat hiçbir belirti yoktur. Demir tedavisi zararlı olabilir, çünkü aşırı demir yüklemesine yol açar. Bu rahatsızlık kendi başına hiçbir problem yaratmaz.