Yaşamsal faaliyetlerimizin devamı için gerekli olan biyokimyasal işlemlerin sonunda oluşan atık maddelerin vücuttan atılma yerlerinden biri de böbreklerdir. Ayrıca vücut için gerekli bazı maddelerin seviyesinin ayarlanması da böbrekler tarafından yürütülür. Böbrek taşları idrarda çözülemeyen ve atılamayan kristallerin bir araya gelmesiyle oluşur. Normalde idrarda kristal ve taş oluşumunu engelleyecek bazı kimyasal maddeler vardır. Fakat bazı insanlarda bu engelleyici mekanizma tam olarak çalışamayabilir ve bu kişilerde tekrar edici idrar yolları taşları görülür. Taşların ölçüleri oldukça değişken olabilir ve böbrekten mesaneye doğru ilerleme eğilimindedirler. Taşın idrar akışını tıkaması ve hareket etmesi durumunda ağrı kanama ve enfeksiyon gelişebilir.
Belirtileri
Taş hastalığında görülen ağrı en sık rastlanan belirti. Böbrek ağrısının şiddeti değişiyor. Bazı kişilerde belli belirsiz bir sızlama şeklinde görülürken bazılarında son derece şiddetli, kıvrandırıcı ve hastaneye yatmayı gerektirecek yoğunluğa kadar ulaşabiliyor. Dr. Özveren ağrının şiddeti konusunda şunları söylüyor:
“Ağrı atakları taşın üreter içerisindeki hareketi ve buna bağlı spazmlara bağlıdır. Şiddetli ağrı atakları genellikle 20 - 60 dakika arasında sürebilir. Böbrek ağrısı, taşın bulunduğu vücut tarafında olur. Ağrının yeri taşın yerine ve hareketine göre değişebilir. Böbrekte veya üst üreterdeki taş, kaburga ile kalça arasında yan (böğür) ağrısına sebebiyet verir. Alt üreterde ve mesaneye yakın taşlar karın alt kısmında veya cinsel organa doğru yayılan ağrıya yol açar.”
Böbrek taşı hastalığında tek belirti ağrı değil. İdrarda kanama, bulantı, kusma, idrar yaparken acı-yanma, ve idrar sıkışıklığı hissi de hastalarda görülüyor. İlginç olarak belirti vermeyen böbrek taşlarına da rastlanıyor. Bu taşlar ancak kontrol sırasında ya da başka amaçla çekilmiş filmlerde tesadüfen saptanıyor.
Tedavi
1-Kendiliğinden yada ilaç yardımıyla taşın düşürülmesi
2-ESWL ( şok dalgası ile taşları kırmak)
3-Minimal invaziv girişimler (Kapalı böbrek taşı ameliyatı, kapalı üreter taşı ameliyatı)
4-Klasik açık ameliyat yöntemi
Bu yaklaşımlardan hangisinin uygulanılacağı; taşın yerine, büyüklüğüne, idrar yollarına verdiği veya verebileceği zararına ve taşın cinsine bağlıdır. Günümüzde minimal invaziv tekniklerin gelişmesi sonucu klasik açık cerrahi, en az başvurulan ve en az tercih edilen metod olarak kalmıştır.
1-Kendiliğinden yada ilaç yardımıyla taşın düşürülmesi
Böbrek taşlarının çoğu kendiliğinden düşme eğilimindedir. Tüm idrar yolu taşlarının yaklaşık 80’i ilaç tedavisi ile düşer. Taşın düşmesini etkileyen en önemli faktör taşın büyüklüğüdür. 4 mm’nin altında taşın düşmesi beklenirken 6 mm’nin üzerindeki taşlar‘a müdahale gereklidir. Ayrıca taşların şekli ve idrar yolundaki yerleşimide düşmeyi etkileyen önemli faktörlerdir
2- ESWL (Vücut dışından şok dalgalarıyla taş kırma)
ESWL (Taş Kırma) için SOSYAL GÜVENLİK KURUMU (SGK) (SSK,BAĞKUR ve EMEKLİ SANDIĞI) ile anlaşmamız mevcuttur. Herhangi bir sevk almadan direkt ESWL (taşkırma) ünitemize başvurmanız yeterlidir.
Bir odaktan çıkan şok dalgaları taşın üzerine yönlendirilerek taş kırılır. X-ray ve ultrason ile odaklama yapan ESWL cihazları mevcuttur. Kırılan taş parçaları idrar yoluyla vücuttan atılır. Başarı taşın cinsine, sertliğine, büyüklüğüne ve idrar yolunda yerleştiği yere göre değişir. Tek bir seansta kırılabilen taşlar olabileceği gibi tekrarlayıcı seanslara da ihtiyaç duyulabilir.
ESWL seansı sırasında rahatsızlık hissi ve ağrı duyulabilir. Bu nedenle tedavi öncesi ağrı kesiciler kullanılır. İşlem sonrasında çoğunlukla hastanede kalmaya ihtiyaç olmaz.
3-Minimal invaziv girişimler : Perkütan Nefrolitotomi (PCNL), Üreterolitotripsi (URS)
Bu girişimlerde amaç üriner sistemi tehdit eden taştan kurtulmayı sağlamak ve hastanın en kısa zamanda günlük hayata dönmesini sağlamaktır. Perkütan nefrolitotomi ve Üreterolitotripsi bu grupta yer alan girişimlerdir.
Taş, uygulanan tedaviye rağmen düşmüyorsa, düşmeyecek boyutlarda ise, idrar yolunda idrarın akmasını engelleyecek tam bir blok oluşturuyorsa, tekrarlayıcı idrar yolu enfeksiyonuna yol açıyorsa, böbreklerde hasara yol açmışsa girişim gereklidir.
Önceleri, taş için açık cerrahi yapılırken artık günümüzde minimal invaziv girişimler diye adlandırılan yeni yaklaşım mevcuttur. Bu girişimlerde amaç, en kısa zamanda hastalığın ortadan kaldırılması ve hastanın en erken dönemde günlük hayatına dönmesini sağlamaktır. Minimal invaziv girişimlerde hasta erken dönemde normal yaşamına döner.
a-Perkütan Nefrolitotomi - PCNL
Kapalı sistemle yapılan böbrek taşı ameliyatıdır.Endoskopik böbrek taşı ameliyatında sırt bölgesinde böbrek hizasına 0,5 - 1 cm boyutunda bir kesi yapılır. Optik cihaz yardımıyla taş video sistemi ile monitörde görülür ve özel aletler yardımıyla çıkartılır. Perkütan ameliyatının en önemli üstünlüğü vücut dokularının normal yapısının korunmasıdır. Bunun sonucunda iyileşme süreci hızlıdır. Hastalar ameliyat sonrası dönemi açık ameliyata göre çok daha rahat geçirmektedir. Hastalarımız genellikle 2 - 3 günde taburcu edilerek günlük aktivitelerine hızla kavuşurlar. Bu, açık böbrek taş ameliyatı ile karşılaştırıldığında oldukça kısa bir süredir.
b-Üreterolitotripsi - URS
Kapalı sistemle yapılan üreter taşı ameliyatıdır.Üreter taşları hem ESWL hemde üreterorenoskopi (URS) ile müdahale edilerek temizlenebilir. URS’de herhangi bir kesi yapılmaz. İdrar yolundan özel bir endoskopik alet gönderilerek taş üreterde görüntülenir ve temizlenir. Hastaların çoğu aynı gün evlerine dönüp bir gün sonrada normal yaşamalarına dönebilirler.
4- Klasik açık ameliyat yöntemi
Bu yaklaşımlardan hangisinin uygulanılacağı taşın yerine, büyüklüğüne, idrar yollarına verdiği veya verebileceği zararına ve taşın cinsine bağlıdır. Günümüzde minimal invaziv tekniklerin gelişmesi sonucu klasik açık cerrahi, enaz başvurulan ve enaz tercih edilen metod olarak kalmıştır
Taşı oluşturan kesin neden bilinmemekle beraber risk faktörleri şunlardır
* idrar yolu enfeksiyonu
* böbrekteki yapısal bozukluklar
* böbrek hastalığı olanlar (renal tübüler asidoz, kistik böbrek hastalığı...)
* beslenme alışkanlıkları
* yetersiz sıvı alımı
* sıcak iklim kuşağında yaşamak
* hiperkalsiüri, sistinüri, hiperokzalüri, hiperürikozüri
* bazı ilaçlar (asetazolamide, anti viral ilaçlar....)
* bazı bağırsak hastalıkları (inflamatuar bağırsak hastalığı...)
* genetik faktörler
* geçirilmiş bağırsak ameliyatları ( jejono ileal by-pass )
* metabolik hastalıklar (örn. Hiperparatiroidizm, gut hastalığı...)
Kadınlarda Böbrek Taşı Riski
Bol sıvı alımı, tüm yazarlarca olmasa da çoğu yazar tarafından böbrekte taş olan durumlarda yinelemeyi azalttığı düşünülerek önerilmektedir.
Belli meşrubatların böbrek taşı oluşumu üzerinde etkileri ile ilgili çok az çalışma vardır.
Bira ve kahve tüketimi ile böbrek taşı öyküsü arasında negatif bir ilişki vardır. Karbonatlı içeceklerle (soda) ise pozitif ilişki söz konusudur. Süt, çay ya da su için belirgin bir bağlantı yoktur. Erkeklerde yapılmış izlem çalışmasında elma suyu ve greyfurt suyu ile artmış, kahve, çay ve alkollü içeceklerle azalmış risk saptanmıştır. Bu çalışma kadınlara uyarlanmaz; çünkü taş oluşumu erkeklerden farklı olabilir. "su içmek" bu çalışmaya alınmamıştır.
1986-1994 yılları arasında, böbrek taşı öyküsü olmayan 81093 hemşire çalışmaya katılmış ve 18 meşrubat sorgulanmıştır. En çok tüketilen sıvılar su (ortalama 2-3 bardak /gün), kafeinli kahve (ortalama 1 fincan/gün), süt (2-4 bardak / hafta).
Kafeinli kahve, kafeinsiz kahve, çay, şarap belirgin olarak riskle ters ilişkili, greyfurt suyu riskle doğrudan bağlantılı bulunmuştur .Her 240 ml kafeinli kahve riski % 10 azalmaktadır; kafeinsiz kahve % 9, çay % 8, şarap %59 riski azaltmaktadır. Greyfurt suyu, riski % 44 arttırmaktadır. Kafeinli kahve ve şarap belirgin olarak sudan daha fazla koruyucudur.
Araştırmanın bulguları total sıvı alımının, böbrek taşı oluşumu ile ters ilişkili olduğu hipotezini doğurmaktadır.
Kafein, Antidiüretik hormonu ADH’nin (Vücuttan su atılmasını kontrol eden hormon) böbrek üzerindeki etkisiyle yarışarak idrarı daha fazla dilue etmekte ve kristal formasyon riskini azaltmaktadır. Ancak kafein nedeniyle kalsiyum atılımı da artmaktadır.
Benzer olarak alkol ADH'u inhibe eder, idrar akımı artar, idrar konsantrasyonu azalır. Şarabın, biradan daha olumlu etki göstermesi şaraptaki daha yüksek alkol konsantrasyonu ile bağlantılı olabilir. Greyfurt suyu barsak duvarına etkiyle birkaç serumun ilaç düzeyini etkiler; ve belki de potansiyelolarak önemli diyet faktörlerinin metabolizmasını da etkiliyordur. Erkektekinin aksine kadınlarda elma suyu ile ilgili belirgin bağlantı bulunamamıştır.
Diyetteki kalsiyum, potasyum ve süt alımı riskle ters orantılıdır.