Ortaçağ'da, el yazması kitapların bölüm başlarındaki ilk kelimelerin ilk harfleri "minium" diye isimlendirilen maden kırmızısı (sülyen)le boyanır,böylece süsleme yapılırdı.Küçük boydaki renkli ve boyalı,genellikle el yazması kitapların süslemesinde kullanılan, ince hatlarla yapılan, ayrıntıları belirli resimlere verilen "minyatür" adı da buradan gelmektedir.
Minyatür resim aynı zamanda "nakş" diye de isimlendirilmiştir. Bunları yapanlara da "nakkaş" denirdi. İslam topluluklarda "resim",yani çizgiyle tasvir sanatı yasaklanmıştı. Bunun nedeni, Tanrının yarattıklarını insanların çizgiyle yeniden yapması, tasviri işinin "günah" sayılmasıydı. Kendine has özellikleri dolayısıyla bu günahın çerçevesi dışında kalan minyatür sanatı,Selçuk ve Osmanlı toplumlarında büyük ölçüde rağbet görmüş ve gelişmişti. Eski bir zaman çizgisinden günümüze kadar ulaşan minyatürler, tarihimizin çeşitli yönlerine,özellikle toplum hayatının ayrıntılarına ışık tutmak bakımından son derece yararlı olmuştur. Düğünleri,soylu çevrelerde sünnet düğünü şenliklerini,av, savaş,kabul töreni, kuşatmalar, kır ve su kenarı eğlencelerini, cirit oyunlarını ayrıntıları ve çeşitli yönleriyle gösteren minyatürler,ait oldukları devir ve dönemlerin toplum hayatını, geleneklerini, kıyafetlerini, törelerini incelemek bakımından gerçekten son derece yararlı ve renkli kaynaklardır.
Bilimsel araştırmalar, minyatürün temelde bir Orta Asya Türk sanatı olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Çin'de minyatürün gelişmesi,Uygur nakkaşlarının Çin'e göçmesiyle başlamıştı. Aynı nakkaşlardan bazıları da İran'a göçmüş ve İran minyatürcülüğünün doğmasında çıkış noktası olmuştur. İranlı minyatürcülerin çoğu, Belh, Horasan, Buhara gibi Türk kentlerinden göç etmiş Türk asıllı kimselerdi. Buna karşılık, Arap minyatürleri Türk ve İran minyatürlerindeki incelikten yoksundur. Üslup bakımından aynı değeri taşımaz. Avrupa'da minyatür Ortaçağ'da yaygınlaşmıştır. Özellikle yazma kitapların süslenmesinde bu resim tekniğinden yararlanılıyordu. Bilinen en eski Osmanlı minyatürü Fatih Sultan Mehmet devrinden kalmadır. III. Murat'ın oğlunun sünnet düğününü anlatan "Sûrname" yi 427 resimle süsleyen Nakkaş Osman,o devrin en değerli minyatür ustasıdır. 17.yüzyılda Nakşı (Ahmet Mustafa), 18.yüzyılda Levni (Edirneli Abdülcelil Çelebi) gibi ustalar,bu sanata yeni katkılarda bulunmuşlardır. Minyatür yapan nakkaş,sırf pamuktan yapılma hint kağıdı kullanır,bunu mermer bir levha üzerine serip, gene mermer bir silindir,ya da fildişi bir çubuğu sürterek parlatırdı. Sonrada kedi tüyünden veya kuşun kalem tüyüne ipekle bağlanmış samurdan fırçasını alıp,çevresindeki boya çanaklarına daldırırdı.
Minyatür tarzındaki özellikler, figürlerin birbirini kapatmayacak bir düzenle istifi,kişilerin önemini boyutlarıyla belirtmek, perspektif (uzaklık ve derinliği) hiç bir şekilde vermemek, renklerde ışık-gölge etkisi aramaksızın düz boyamak, ayrıntıları olduğu gibi işlemek esaslarıyla ifade edilebilirdi.