1939 yılının ilkbaharında,bütün dünya fitili ateşlenmiş dev boyutlu bir barut fıçısının üzerinde oturuyor durumundaydı. Üstelik fitil bir yerden değil,birkaç yerden ateşlenmişti. Ağır ağır, fakat ergeç patlama noktasına ulaşacağından kuşku olmayan bir şekilde yanıyordu. Büyük patlama sadece an meselesiydi.
Milyonlarca insanın hayatına, yüz milyarlarca dolara mal olan bu korkunç savaşın başlangıcından önce,her şeyi tam anlamıyla kavrayabilmek için daha gerilere dönmemiz, savaşın kan ve ateş çiçeklerinin tomurcuklandığı bazı ülkelerdeki duruma yakından bir gözatmamız gerekir.
1914-1918 yılları arasındaki I. Dünya Savaşı'nın bitiminde, gelecekte bütün uluslararası anlaşmazlıkların barış yoluyla çözümlenmesi kararına varılmıştı. Fakat geçen zamanla, üç ülkeyi yöneten önderler bu ülkücü anlaşmanın doğrultusundan saptılar. Almanya, İtalya ve Japonya, komşu ülkelerden toprak ve ham madde kaynaklarıyla ilgili isteklerini gittikçe yükselen, sertleşen bir sesle tekrarlıyorlardı. Daha kötüsü emellerini gerçekleştirmek için ateşli hazırlıklara girişmiş, gizli tasarılar yapmışlardı.
1922 yılında faşist lider Benito Mussolini İtalya'da hükümetin kontrolünü eline geçirdi. Zayıf ve kişiliksiz kral Victor Emmanuel'in varlığı onun için engel değildi. Nitekim bir süre sonra, Mussolini gerçek ve tam bir diktatörün yetkilerine sahip olmuştu. Ülkenin en güçlü politik örgütü faşist partinin lideri olarak, bütün güçleri ve yetkileri kendinde topladı. İtalya'yı eski Roma İmparatorluğu devrindeki durumuna getirmek gibi çılgınca bir rüyayla kendini kaybetmişti. 1935 yılında Afrika'da ilkel ve gelişmemiş Habeşistan Krallığı'na savaş açtı. Mızraklarla, çok eski model ve yetersiz silahlarla savaşan çıplak ayaklı Habeşler,İtalya'nın tanklarına, uçaklarına karşı koyacak durumda değillerdi. Kısa bir süre içinde Habeşistan İtalya'nın bir sömürgesi oldu.
Öte yanda, Almanya'da da Adolf Hitler diktatör olmuştu. I. Dünya Savaşı'nda yenik düşen Almanya savaşın çıkmasında sorumlu sayılmış, temelden sarsılan,hatta yıkılan ekonomisinin yüklenemeyeceği ağır tazminatlar ödemeye zorunlu tutulmuş, denizaşırı topraklarını kaybetmişti. Hitler,kendini izleyen Naziler'e 1000 yıl yıkılmayacak bir imparatorluk kurmaya söz verdi. Önce bütün Avrupa'yı ele geçirecekti. Almanya gene dünyanın en güçlü devleti olacaktı.Germen ırkının "üstün ırk" olduğu safsatasıyla, Germen mitolojisine ilişkin coşkulu, ateşli gevezeliklerle, hasta, sapık muhayyelesinin çizdiği sahnelerle,kendini izleyenleri adeta büyüledi.Barışçı,özgürlükçü, demokrasiye inanmış, Hitler'e ve Nazizm'e karşı Almanlar'ın hepsini öldürdü. Yaşama şartları ölümden daha ağır olan toplama kamplarına attı.
Adolf Hitler, I. Dünya Savaşı'ndan sonra yapılan Versay Andlaşması'nı Almanya ve Almanlar için kara bir leke, yırtılması gereken bir paçavra sayıyordu. Oysa Versay Andlaşması'na göre:
1 - Alman ordusu silahsızlandırılacak,sınırlı, güçsüz bir jandarma birliği niteliğini aşamıyacaktı.
2- Alman donanmasının bütün gemileri I. Dünya Savaşı'nın muzaffer devletlerine teslim edilecek, Almanya yeni bir savaş filosu kuramayacaktı.
3- Almanya bütün sömürgelerinden çekilecekti.
4- Alsas-Loren'deki iddia ve isteklerinden vazgeçecek , Ruhr ve Saar bölgesi belirli bir süre için Fransa'ya,bazı topraklar da Polonya'ya verilecekti.
Gizli gizli hazırlanan Hitler, yeteri kadar kuvvetlendiğine kanaat getirince bu maddelerin hiç birini tanımadığını açıkladı. İtalya ve Almanya'da bunlar olurken, Fransa'da geçen savaşın yaralarını sarmaya çalışıyordu. I. Dünya Savaşının en büyük ve kanlı çarpışmalarının çoğu Fransa topraklarında olmuştu. Kendi derdine düşmüş olan Fransa, İtalya ve Almanya'daki endişe verici gelişmelerin farkında bile değildi. İngilizler'e gelince,dünya,ölçüsünde ticaretin önderliğini sürdürmekten başka bir düşünceleri yoktu.
Dünyayı tehdit eden dev boyutlu barut fıçısının Pasifik Okyanusu tarafındaki fitili, 19013 yılında Rusya'yı yenilgiye uğrarattıktan sonra güçlü bir ülke,dünya ölçüsünde bir kuvvet olan, Japonya tarafından ateşlenmişti. Japonya İmparatoru'nun kudsal görevi bütün dünyayı yönetmekti. Japonlar 1931 yılında Mançurya'nın Çin'e ait bölgelerini istila ettiler. Mançuko'da kukla bir hükümet kurdular. 1937'de Çin'de alabildiğine ilerlediler. Öyle ki, 1939 yılının ilkbaharında, Japonlar'ın altın rüyası gerçekleşme yolunda hızla ilerliyordu. Bütün bunlara karşılık, Birleşik Amerika büyük 1929 Ekonomik Krizi'nin etkilerinden yeni yeni sıyrılmıştı. Bazı Amerikan politikacıları ve yöneticileri, Amerika'nın iki okyanusla korunduğuna,başka ülkelerin işlerine karışmamaları gerektiğine inanıyorlardı.
Onların bu durum ve davranışlarından yararlanan "Mihver Birliği" devletleri,yani Almanya, İtalya ve Japonya,artık kesin harekete geçme zamanının geldiğinde fikir birliğine vardılar. Alman ordusu Ren bölgesini işgal etti. Fransızlar, sınırın hemen ötesindeki Alman ordusuyla yüzyüze gelmişlerdi. Hitler bu kadarla da kalmadı. Avusturya'yı Almanya'nın bir parçası olarak ilan etti. Çekoslavakya'dan Südet bölgesini istedi. Buradaki halkın çoğunluğu Almanca konuşuyordu. Ayrıca bir Nazi partisi kurulmuştu. Durumdan telaşa kapılan ilk ülke İngiltere oldu. Fakat İngiltere'de Fransa gibi savaşa hazır değildi.
İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain ve Fransa Başbakanı Edouard Daladier, Münih'te Hitler'le bir görüşme yaptılar. Hitler, bundan sonra Südet'ten başka bir isteğinin olmayacağına söz verdi. Ünlü "Münih Andlaşması" imzalandı.
İngiltere Başbakanı İngiltere'ye henüz dönmüştü ki,Hitler Çekoslovakya'nın geri kalan kısımlarını da istila etti. İtalyan ordusu küçük Balkan devleti Arnavutluğa girdi. Hitler Polonya'yla ilgili bazı isteklerini yeniledi. İkibuçuk milyon kişilik güçlü ordusuyla hiç bir şeyden korkmuyordu artık. 1939 yılının 1 Eylül sabahı erken saatlerde, Alman ordusunun birlikleri bir bahaneyle Polonya sınırını geçtiler ve 2. Dünya Savaşı başlamış oldu. İki gün sonra, İngiltere ve Fransa'da savaşa girdiler.