İnsanoğlu, her büyük savaştan sonra, savaşı önleyecek,milletler arası ilişkileri barışçı yollardan düzenleyecek, milletler arası bir örgüt kurmak istemiştir. Ancak, savaşın acıları unutulup,açılan yaralar sarılınca,herşey unutulup, gene eskiye dönüldüğü, kurulan örgütlerin pek de etkili olmadığı ikinci dünya savaşı ile bir kez daha ispatlanmıştır.
Birinci dünya savaşı sona erince,uygar ülkeler Dünya'nın bir daha böyle kanlı bir badireye girmesini önlemek amacı ile milletler arası bir örgüt kurulmasını öngördüler.
Versailles antlaşmasını imzalayan devletlerin öncülüğünde, savaşları önleyecek,anlaşmazlıkları barışçı yollarla giderecek güçlü bir milletler arası örgüt kurulması için atılıma girişildi. Amerika reisicumhuru Wilson'un ortaya attığı barış ilkeleri esas alınarak, 10 Ocak 1920 tarihinde, Cenevre!de "Cemiyeti Akvam" adı altında milletler arası bir örgüt kuruldu.
1932 de Türkiye'nin de girdiği Cemiyeti Akvam'ın amacı, milletler arası ilişkileri düzenlemek, anlaşmazlıkları barışçı yollardan çözümlemek ve Dünya'yı savaş tehlikesinden korumaktı.
Büyük bir iyi niyetle kurulan bu örgüt, ne yazıkki kendisinden beklenileni yapamadı ve 1939 da İkinci Dünya Savaşının çıkması ile tarihe karıştı.
İnsanoğlu İkinci Dünya Savaşında, tarihde o güne kadar görülmemiş acılar tattı. Artık savaşlar eskisi gibi değildi. Savaş yalnız savaş meydanlarında kalmıyor, ülkelerin üzerine ölüm bulutu gibi çöküyordu. Hele Hidrojen ve Atom bombalarından sonra, savaş insanlık için intihardan başka birşey değildi.
Her devirde olduğu gibi,bütün milletler İkinci Dünya Savaşından büyük derslerle birlikte yaralar alarak çıkmışlardı. Artık bu son olmalı,bundan böyle dünya barış içinde yaşamalıydı.
Bu düşünceden hareket eden 26 devletin temsilcileri, 1942 yılında, Waşington'da toplanarak Birleşmiş Milletler Beyannamesini kabul ettiler. 1944 de dört süper devletin (Amerika, Çin, Rusya ve İngiltere) temsilcileri Washington'da "Dum-barton Oaks" malikanesinde toplanarak, o güne kadar eşi görülmemiş büyüklükte bir milletler arası örgüt kurmak için planlar hazırladılar.1945 Nisanında ise, "Birleşmiş Milletler Teşkilatı-United Nations Organisation" u kuracak olan, Birleşmiş Milletler Konferansı San Francisco'da toplandı. Bu örgüte girebilmek için ilk şart,l Mart 1945 tarihine kadar Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etmiş olmakdı.
Konferansa katılan üyeler tarafından 26 Haziran 1945 tarihinde imzalanan Birleşmiş Milletler Anayasası, 24 Ekim 1945 de de beş süper devlet tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girdi.
Yüz on bir maddelik Birleşmiş Milletler anayasası, milletler arası barışın ve güvenliğin devamını sağlamak, barışı tehdit eden sebepleri ortadan kaldırmaya çalışmak, insan hak ve hürriyetlerinin korunmasına yardımcı olmak, temeli üzerine kurulmuştur.
New York'da bulunan Birleşmiş Milletler Teşkilatı, bu görevleri yerine getirebilmek için bazı alt örgütler kurmuştur. Bunların başlıcaları şunlardır:
1- Genel Kurul
2- Güvenlik Konseyi
3- Ekonomik ve Sosyal Konsey
4- Vesayet Konseyi
5- Milletler arası adalet divanı
6- Sekreterlik
Genel kurul,örgüte üye bütün devletlerin katıldığı tek örgüttür. Bu örgütte her devletin beş temsilcisi bulunur.Ancak, beş temsilcinin bir tek oy hakkı vardır. Normal şartlarda, genel kurul yılda bir defa toplanır. Ancak, gerektiğinde kurulu toplantıya çağırmak mümkündür.
Genel kurulun başlıca görevi, milletlerin barış ve anlayış içinde işbirliği yapabilmesi için önerilerde bulunmaktır.
Güvenlik konseyi'nin görevi ise barışı korumaktır. Gerektiğinde örgüte üye bütün devletleri,barışı bozucu hareketlerde bulunan devlete karşı birleşmeye,hatta onunla ilişkilerini kesmeye mecbur edebilir.
Ayrıca Birleşmiş Milletler Anayasasının 42. maddesi gereğince barışı bozan devlete karşı örgüte dahil devletlerden meydana gelmiş bir kuvvetle askeri müdahalede bulunma kararı alabilir.
Görüldüğü gibi "Birleşmiş Milletler" amaçları bakımından "Cemiyeti Akvam" dan çok farklı değildir. Ancak hiç şüphe yokki "Cemiyeti Akvam" dan çok daha güçlü durumdadır. Buna rağmen yıllar yılı sürüp giden "Kore" ve "Viyetnam" savaşları ile "Mısır-İsrail" savaşı bu örgütün yeteri kadar etkili olup olmadığı konusunda kesin bir hüküm vermeyi önlemektedir.