Bu makale kapsamında Türkiye'de son günlerde özelleştirme kapsamına alınması tartışılan bor madenleri hakkında güncellenmiş istatistiki bilgiler ve bor madenlerinin ülkemiz ekonomisine daha fazla katkıda bulunabilmesi için düşünülen öneriler üzerinde durulmaktadır. Olayın özelleştirme ile ilgili siyasi boyutu bir tarafa, bilimsel açıdan düşünüldüğünde bor elementinin, bor minerallerinin, bor bileşiklerinin velhasıl hakkında sürekli yaygara kopartılan bor madenlerinin ekonomik ve stratejik değerini tartışmak son derece anlamsızdır. Çünkü birçok sanayi kolu için borun yerini alabilecek başka bir maden hemen hemen hiç yoktur. Günümüzde fiberglas camlardan tutun, özel çeliklere, deterjanlara, diş macunlarına, gübrelere, tenis raketlerinden, golf sopalarına, zararlı bitki ve böcek öldürücülerine ve hatta füze yakıtlarına kadar kullanım alanı bulabilen borlu bileşikler, borun nötron emici özelliğinden dolayı nükleer santrallerde kaza riskini azaltıcı bir panzehir olarak da değerlendirilebilmektedir.
Yer kabuğunda 51. yaygın element olarak boratlar ve borosilikatlar halinde yer alan bor elementinin ergime noktası yaklaşık 2300 oC'dir. Bor içeren doğal minerallere genel olarak boratlar denilmekte ve boratlar insanoğlu tarafından binlerce yıldır kullanılmaktadır. Oksijene olan yüksek afinitesinden dolayı bor elementi yer kabuğunda serbest halde bulunmaz. Doğadaki yaklaşık 150 mineralin bor elementi içerdiği bilinmesine rağmen, ticari açıdan değerlendirilen bor mineralleri tinkal, kolemanit, probertit, üleksit, kernit ve szaibelyite olarak sınırlı sayıdadır. Dünya bor mineralleri rezervleri ülkeden ülkeye değişiklikler gösterdiğinden, güvenilir ve kesin rezerv değerleri ortaya koymak oldukça güçtür. Bu da bor elementinin Dünya üzerinde yer alan ülkeler için taşıdığı stratejik önemi gözler önüne sermektedir. Günümüzde Dünya bor rezervlerinin ve üretiminin en fazla olduğu iki ülke olan A.B.D. ve Türkiye'de yayınlanan verilere göre Dünya toplam görünür rezervi 442 000 000 ton B2O3 eşdeğerlikli olarak tahmin edilmektedir. Bu değerlere muhtemel ve mümkün rezervler de eklendiğinde dünya bor rezervlerinin günümüzdeki genel toplamı 1 281 000 000 ton B2O3 olmaktadır. Dünya bor madeni rezervleri yaklaşık on ülkede bulunmakla birlikte, ülkemiz 803 000 000 ton B2O3 eşdeğeri rezervi ile Dünya toplam bor rezervinin yaklaşık % 65'lik çok büyük ve çok önemli bir paya sahiptir. Rezerv açısından ülkemize en yakın ülke % 15'lik pay ile A.B.D. olmaktadır. Türkiye, Dünya bor mineralleri rezervinin çoğunluğuna sahip olmasının yanısıra mineral çeşitliliği ve cevher kalitesi bakımından da diğer ülkelere göre doğal üstünlüğe sahiptir. Dünya bor madeni üretimi ile ilgili istatistikler Amerika Birleşik Devletleri tarafından her yıl güncellenerek yayınlanmaktadır. Ulaşılabilen kaynaklarda üretim değerleri ton cevher cinsinden belirtilmektedir. Tüvenan cevher üretimi açısından bakıldığında 1999 yılı itibariyle Dünya toplam yıllık üretim 4 400 000 ton mertebesinde olmuştur. Önemli üretici ülkelerin bu üretimdeki payları sırasıyla, Türkiye % 33, A.B.D. % 28, Rusya % 23 ve diğer ülkeler % 16 düzeyindedir. Bu rakamlara bakıldığında rezerv tüketim oranlarının ülkemiz açısından çok da iç açıcı olmadığı sonucu doğmaktadır. Bu sonucun ortaya çıkmasında en önemli unsur; uç ürünler üretimi ve pazarlama açısından gerekli çağdaş yatırım ve tekniklerin gerçekleştirilememiş olmasıdır. Doğadan çıkarılan bor minerallerinin doğrudan tüketimi, diğer madenlerde de olduğu üzere sözkonusu değildir. Birtakım cevher zenginleştirme işlemlerine tabi tutulmaları gerekmektedir.
Doğadan çıkarılan cevherlerin tabi tutulacağı sonraki işlemlerin sonucunda katma değeri de önemli ölçüde yükselmektedir. Bor minerallerinin her biri için uygulanan cevher zenginleştirme yöntemi, üretilecek bor ürünü için piyasada oluşan genel eğilime ve talebe bağlı olarak değişebilir. Tüvenan bor cevherleri genellikle yüksek tenörlü olduğundan sadece kırma, eleme ve sınıflandırma işlemleri yoluyla da kolayca zenginleştirilebilmektedirler. Bu etken de üretim maliyetinin oldukça düşük gerçekleşmesine olanak tanımaktadır. Bor cevherlerinin bazı sanayi kollarında rafine bor bileşiklerine dönüştürülmesi gerekmekte ve bu da metalurjik ve kimyasal işlemlerden geçirilmesini gerektirmektedir. Metalurjik işlemler aşamasından çıkan ürünün yaratacağı katma değer dolayısıyla ulusal ekonomiye katkısı da çok daha büyük önem arzedecektir. Örneğin maden ocağından çıktığı haliyle (tüvenan) ihraç edilen bir kolemanit cevherinin satış bedeli 1 birim ise, bu cevher zenginleştirme prosesine tabi tutulduktan sonraki konsantre ürünün satış bedeli 5 birim, bu konsantreden basit kimyasal-metalurjik işlemler sonucu elde edilebilecek borik asit ürününün satış bedeli 10 birim ve bundan elde edilmesi muhtemel diğer uç ürünlerin satış bedeli ise yaklaşık 50 birim kadar olabilmektedir.
Bor mineral veya cevherleri doğadaki halleriyle ticari önem taşıyabilirler, ancak farklı tipteki rafine bor bileşiklerinin üretilmesi için bazen teknolojik işlemlere tabi tutulurlar. Bu bor bileşikleri içerdikleri B2O3 (bor trioksit) miktarına veya taşıdıkları fiziksel veya kimyasal özelliklerine göre farklı alanlarda kullanım alanı bulurlar. Bazı ticari bor bileşikleri içerdikleri B2O3 miktarlarına göre sırasıyla Susuz Borik Asit (%100), Susuz Boraks (%69.2), Borik Asit (%56.4), Boraks Pentahidrat (%47.
, Boraks Dekahidrat (%36.5), Sodyum Perborat Tetrahidrat (%22.7) ve Sodyum Perborat Monohidrat (%34.
'tır. Bor ürünleri hafifliği, gerilmeye olan direnci ve kimyasal etkilere dayanıklılığı nedeniyle plastiklerde, sanayi
elyafı üretiminde, lastik ve kağıt endüstrisinde, ısıya dayanıklı cam gereçleri üretiminde, tarımda, nükleer enerji santrallerinde, roket yakıtlarında, sert çelik üretiminde, emaye ve porselen sırlarının
üretiminde, ilaç, kimya ve kozmetik sanayiinde, fotoğrafçılıkta, boya, dericilik ve çimento sanayiinde kullanılmaktadır. Sertleşmiş plastikler olarak otomotiv sanayiinde, fiberoptik olarak haberleşmede, bor yakıtları olarak uzay teknolojisinde, deterjan sanayiinde, jet motoru parçaları üretiminde, elektrik ve ısı izolasyonunda, mikrodalga lambalarda, laser ile savaş teknolojisinde, jet yakıtı olarak savaş uçaklarında, nükleer füzyon gibi alanlarda kullanılması nedeniyle stratejik bir öneme sahiptir. Çok geniş ve çeşitli alanlarda ekonomik olarak kullanılan bor mineral ve bileşiklerinin kullanım alanları günlük yaşamımıza ve sanayinin her alanına girmiş olup, gün geçtikçe daha da artmaktadır. Tüketimde bölgelere göre önemli farklılıklar gözlenmektedir. Örneğin Avrupa'da en fazla tüketim çok büyük bir farkla deterjan sanayinde kullanılan sodyum perborat üretiminde olurken, Kuzey ve Orta Amerika'da izolasyon cam yününde (fiberglas) olmaktadır. Japonya'daki tüketimin ise tekstil ürünlerinde kullanılan borlu fiberlerde olduğu tahmin edilmektedir. Dünya bor tüketiminin yaklaşık olarak % 80'ini ABD ve Batı Avrupa ülkeleri yapmaktadır. Genel olarak ülkemizde bor tüketimi çok düşük seviyelerde olup, üretilen bor cevherleri ve ürünlerinin büyük bir kısımı ihraç edilmektedir.
Sonuç olarak, yukarıda da detaylı bir şekilde ifade edildiği üzere, Dünya rezervlerinin %65'ine yakın bir kısmına sahip olduğumuz 1.2 milyar $ lık dünya bor pazarındaki payımız, 1.2 milyon tonluk tuvenan cevher üretimimizle %20'ler düzeyinde kalmaktadır. Uç ürünler pazarı açısından değerlendirildiğinde yaklaşık 60 milyar $ lik dünya pazarındaki payımızın %1 lere bile ulaşamadığı söylenebilir. Bu oranlar, dünya bor pazarı ve fiyatlarını belirleyici (market-maker) olabileceğimiz bu önemli hammadde kaynağından çok etkin yararlanamadığımızın kanıtıdır. Bunun en önemli nedeni, daha fazla katma değer yaratan rafine yada uç ürünler için gerekli yatırımların yapılamamış olmasıdır. Genel olarak madencilik sektörümüz irdelendiğinde, büyük oranda muhtelif KİT'ler aracılığıyla devlet tekelinin varlığı göze çarpacaktır. Çeşitli diğer sektörlerde özel kuruluşlarımızın varlığı ve dünya pazarlarındaki rekabet güçleri dikkate alındığında, madencilik sektöründe kendi kaynaklarıyla yatırım yapmış ciddi bir tek özel teşebbüsün bulunmayışı anlamlıdır. Son 20 yıldan bu yana Devletin ekonomideki rolünün azaltılması yönündeki politikalara paralel olarak, madencilik sektörüne gerekli kaynakların aktarılmadığı, Kamu Kuruluşlarının kaynak üretir durumdan kaynak tüketir duruma düştüğü ve konuyla ilgili özel sektörün cılızlığı da dikkate alındığında, sektörün gayri safi milli hasılaya katkısı önemli ölçüde azalmıştır. Genelde Kamu İktisadi Teşekküllerinin, özel olarak da Madencilik Sektöründeki KİT'lerin amaçsızlık, vizyonsuzluk, aşırı istihdam, politik - hiyerarşik ayrıcalıklar sonucu içine düştükleri verimsizlik ortamı, bu olumsuz gidişi daha da derinleştirmiştir. Bunun sonucunda da Dünya pazarında alınması gereken paylar için gerekli dinamizm yaratılamamıştır. Bu genel çerçevede, bor cevherlerinin üretim tekeline sahip olan Eti Holding A.Ş.'nin de etkilenmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu kuruluşumuz, mevcut konjonktür içinde, bor satışından, önemli sayılabilecek gelirler elde etmesine karşın, uygulanan ekonomik politikalardan ya da başka nedenlerden dolayı, rafine ya da uç ürün üretimi yönünde modern anlamda ciddi bir yatırım yapamamıştır. Bu konuda Türk Özel Sektörü de ne yazık ki; hiçbir ciddi çaba içinde olmamış, sadece doğadaki mevcut üretimi kolay ve karlı olan bor rezervlerinin kendilerine devri için uğraşmışlardır. Halbuki; rafine ve uç ürün üretimi konusunda Eti Holding'le birlikte ya da tek başlarına proje geliştirmeleri ve bunların gerçekleştirilmesi yönünde girişimler yapmaları beklenirdi. Ancak bu şekilde, bor kaynağımızdan rasyonel bir şekilde yararlanma olanağı elde edilmiş olacaktır. Özetle, bu aşamada Eti Holding'in bor cevherlerinin hammadde üretimi yönündeki ruhsat tekeli korunarak, özel sektörün, ileri teknoloji kullanmak suretiyle entegre tesisler ve uç ürünler üretme yönünde teşvik edilmesi önem arzetmektedir. Ancak bu yolla stratejik öneme sahip bu varlığımızdan ülke ekonomisine hakedilen girdi sağlanabilecektir. Bu çalışma aşağıda detayları verilen ve farklı tarihlerde yerel basında yankı bulan makalelerden özetlenmiştir.
İstonbul, İstanbul Beton Elemanları ve Hazır Beton Fabrikaları Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yayını, Sayı: 5, Temmuz-Ağustos-Eylül 2001, İstanbul
Makina Magazin, Türkiye Endüstri Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 2001-6, No: 60, s. 56-61, Haziran 2001, İstanbul
Dünya Gazetesi, Yorum-İnceleme Köşesi, Sayı: 10573-6383, s. 13, 19 Haziran 2001, İstanbul
Radikal Gazetesi, Yorum Köşesi, Yıl: 5, Sayı: 1689, s. 6, 28 Mayıs 2001, İstanbul