Osmanlı İmparatorluğunda Kültürel Hayat
Asya Türk Toplumlarında, kültürel hayat, Türk düşüncesi ve hayat tarzına bağlı olarak gelişti, ileri, yüksek ve etkin bir düzeye ve konuma ulaştı. Tüm kültür unsurlarında yapıcı ve kalıcı değerler oluştu. Bu toplumlar siyasi, iktisadi ve askeri varlıklarını ve güçlerini kültür değerleri üzerine kurdular. Kurdukları devletlerin varoluş nedenlerini ve devamlarını kültür unsurlarını korumada ve geliştirmede gösterdikleri özen oranında sağlayabildiler. Yaşadıkları coğrafi alanlarda, inaçları, dilleri, tarihi yakınlıkları ortak olan, kültür çevreleri meydana getirdiler. (Hun-Göktürk-Uygur-Oğuz. kültür çevreleri) Yaşadığımız zaman kesitinde görülen ve etkinliği giderek artan kültür toplumları çoğunlukla tek bir tanrıya inanıyor ve O'nu yaradılışın sahibi olarak düşünüyorlardı. Doğayı ve insanı yaratan büyük bir güç vardı. Bu güç aynı zamanda doğanın ve toplumun düzeninin de kurucusu idi. Göktürkler "Tengri" değimiyle tanrıyı algılıyor, anlıyor ve anlatıyorlardı. "Tengri", Türklerin tanrısı idi. Tengri, insanları ve toplumları yönetsin diye onların başına Kağan gönderiyordu. Türk devletleride bu yolla kuruluyordu. Yaradılış düşüncesine ve "Tengri" (Tanrı) tarafından görevlendirilme inancına dayanarak Kağan ve bazı yöneticiler ile siyasi, sosyal yapı ve kurumlar, toprak ve su gibi temel iktisadi kaynaklar kutsal sayılıyordu. Dil, Türk toplumlarının kurucu ve devam ettirici unsuruydu. Türk düşüncesinde ve şuurlaşmasında en önemli etmendi. "Dilini kaybeden, Türklüğünü kaybederdi." Türkçe çeşitli lehçeleri, ağızları kapsamına alıyordu. Herbiri aynı kökten gelen lehçeler çeşitli adlar altında tanımlanıyordu. (Oğuzca, Uygurca, Kırgızca... gibi) Yazı dili, binlerce senelik tarihi süreci içerisinde gelişti. Taşlara, kayalara, duvarlara, çeşitli kullanım araçlarına ve silahlara çizilen ender olarak renklerle süslenen şekillerle başlamışdı. M.Ö. yazı dili harflere dönüşdü. Göktürkler döneminde ilk Türk alfabesi tarihi varlık alanına çıktı. "Göktürk Alfabesi"ni "Uygur Alfabesi" izledi. Tarihi yazıtlar bu alfabelerle yazıldı. Türk toplumları "Atın ehlileştirilmesinden ve ulaşım aracı olarak kullanılmasından" başlayarak her alanda ileri bir medeniyet yarattılar. Musikide, sanatta, estetikte, mimaride, folklörde kendine özgü ve birçok toplumu etkisi altına alan kültürün temsilcileri oldular. Töreleri binlerce yıl devam etti. Sosyal ve iktisadi hayatlarında, ticari ilişkilerinde, ulaştırma, bayındırlık, haberleşme, güvenlik hizmetlerinde, eğitim ve öğretimde insanlık dünyasına büyük katkılar sağladılar. Yüzbinlerce askerden oluşan ordularını sevk ve idarede gösterdikleri yetenekleri ve güvenlik stratejilerinin uygulanmasındaki diplomasi, propaganda ve harp araçlarını kullanma üstünlükleri büyük ve ileri bir kültür toplumu olmalarının sonucuydu.
Türk İslam Toplumlarında, kültürel hayat, islam kültür çevresinin etkisi altında gelişti. Türklerin bu çevreye girmeleri onların her alanda ilerlemesine ve yükselmesine sebep oldu. Türk düşüncesi, bir yandan tarihi gelişimini devam ettirirken diğer yandan İslam düşüncesi ve felsefesiyle bütünleşti. Bu toplumların hayat tarzlarında islamın yüce ve ebedi ilkelerine, esaslarına ve kurallarına uyum sağlayacak değişmeler meydana geldi. Hukuk düzenleri "Şerri" esaslara ve "Törelere" göre yeniden kuruldu, düzenlendi. Arap ve Fars dil ve kültürlerinin baskısına rağmen, Türk dili korundu. Karamanoğullarının başlattıkları resmi dilin türkçe olması hareketi, bazı olumsuz dönemler dışında devam etti. İslamın koruyuculuğunu üstlenen Türkler, Türk tasavvuf düşünce ve eylemleriyle müslümanlığın çağlar boyu gelişmesini ve yönlendiriciliğini sağladılar. Anadolu Türk toplumu oluşturduğu kültür çevresinde, manevi ve maddi kültür hayatını sürekli şekilde güçlendirdi. Kurduğu imparatorluklar o çağların siyasette, sosyal düzen ve sosyal adalette, iktisadi alanda, özellikle bilimde, eğitim ve öğretimde, hukuk hayatında, en medeni ve en ileri devletleri oldular. Osmanlı imparatorluğu kuruluşundan başlayarak, tarihi varlık alanından çekilişine kadar altıyüz yıl boyunca İslam Dünyasının, Türk İslam kültür çevresinin tek temsilcisi oldu. Bir dünya devleti niteliğini koruyarak, kültür hayatını inançlarda, adalette, dilde, musikide, sanat ve estetikte, mimaride, folklörde, eğitim ve öğretimde, sosyal ilişkilerde, diplomasi de özenle güçlendirdi. İnsanlık tarihine sayısız örnekler verdi. Kültür varlığımızın zenginleşmesini sağladı.