MEKSİKALI
Meksikali'nin biri bisikletle Amerika'dan ülkesine dönüyormus. Elinde
bir torba, agir agir sinir kapisina gelmis. Kapidaki görevli,
Meksikali'nin elindeki torbadan suphelenmis ve aramak istemis. Torbayi
acinca kum dolu oldugunu gormus. Arastirmis karistirmis ama kumdan baska bir seye
rastlayamamis ve Meksikali'nin gecmesine izin vermek zorunda kalmis.
Aradan iki hafta gecmeden ayni Meksikali yine bisikletle ve elinde bir
torbayla, ayni sinir kapisindan gecmek istemis. Ayni gorevli yine
torbadan suphelenip aramis ve yine kumdan baska bir sey bulamamis.
3 böyle 5 böyle...
Her seferinde ayni sekilde gecen bu adamda hic bir sey bulamamak görevliyi
cildirtiyormus ama yapabilecegi bir sey de yokmus. 1 yil sonra görevli
bir barda icki icerken, sinirda arayip durdugu Meksikali'nin da ayni
barda oldugunu görmus. Hemen yanina gitmis ve
"artik sana bir sey yapamam. Cok iyi biliyorum ki sen sinirdan bir sey kaciriyordun.
1 yildir icim icimi yiyor, lütfen bana ne kacirdigini söyle" demis.
Meksikali hafifce kafasini cevirip umarsizca mirildanmis:
"bisiklet"
PİKNİK
Dort kaplumbaga piknige cikmaya karar veriyorlar.
Erzaklari hazirlayip yola koyuluyorlar.
Bir yil, iki yil, bes, on yil derken 30 yil sonra piknik yerine variyorlar.
Hemen erzaklari cikariyorlar, gazozlar, yiyecekler, hersey ortaya cikiyor.
Gazozlar da sise gazoz. Ve acacak YOK!
Tek cozum, birinin eve gidip acacagi alip getirmesi.
Dogal olarak en genc kaplumbagayi seciyorlar.
Genc eleman:
- Giderim, ama bir sartim var., der ve ekler.
- Buradaki yiyeceklerin hicbirine ben gelinceye kadar dokunulmayacak.
Digerleri de bunu kabul eder.
Elemanimiz yola cikar.
Aradan bir, iki, on, yirmi yil geger.
Bu arada yasli kaplumbagalardan birisi fenalasir. olmek uzeredir.
Arkadaslari ne yapsa faydasiz.
Kaplumbaga'nin son dilegi olup olmadigini sorarlar.
O da:
- Gerci genc kaplumbagaya soz verdik ama, suradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu?, der.
Digerleri de kiramaz ve:
- Elbette! , diyerek, sarmalardan birini verirler.
Tam agzina atacagi sirada genc kaplumbaga calilarin arasindan firlar ve:
- Gitmiyorum iste, gitmiyorum!
EFENDİ MANİTU
Stresten bıkmış adamın biri, uzun bir deniz seyahatine çıkmış.
Fakat şanssızlıktan gemi batmış ve sadece bu adam kurtulabilmiş.
Günlerce minik bir tahta parçasının üstünde denizde yol aldıktan sonra
minik bir adaya gelmiş.
Adam daha ne olduğunu anlamadan yerliler bunu almış götürmüşler.
Adam yüzlerce yamyam yerlileri görünce: " Eyvah, boku yedik." demiş.
Tam ağlayacağı sırada gökten " Hayır evladım, boku yemedin" diye acayip ve
gür bir ses gelmiş.
Şaşıran adam: "Sen kimsin ya?" demiş.
Yine aynı gür ses "Ben ulular ulusu efendi manitu' yum." demiş.
İyice şaşıran adam: "Peki Efendi Manitu, ne yapmam lazım?" demiş.
Hemen cevap gelmiş: "Şimdi sakin bir şekilde sağ tarafındaki
yerlinin mızrağını kap, en önde duran ve başında bir sürü tüy olan büyük
yerliye sapla" demiş.
Adam hemen can havliyle mızrağı kapıp şef yerliyi öldürmüş.
Yine aynı ses son kez gürlemiş
"İşte şimdi boku yedin evladım!"
TAKIM ELBISE
Genc bir bankaci, ilk defa bir terziye takim elbise diktirmeye karar verir. Sehirdeki en iyi terziye gider ve olculerini aldirir.
Bir hafta sonra ilk prova icin gittiginde, elbiseyi giyer ve cok begenir,
"bu elbise ile iyi is yaparim" diye dusunur.
Ayna onunde daha dikkatli inceleme yaparken, ellerini ceplerine goturur, ancak cepler orada degildir. Bu durumu hemen terziye sikayet eder. Terzi sorar:
"Bana bankaciyim demediniz mi?". Genc adam cevap verir:
"Evet, oyleyim". Terzi karsilik verir:
"Siz, hic elleri kendi ceplerinde olan bir bankaci gordunuz mu?"