göz ağrısının nedenleri çeşitlidir. Az ışıkta çalışmak sonucu gözlerin yorulması, gözdeki herhangi bir kısmın iltihaplanmış olması, göze yabancı bir cisim kaçmış olması, sinüzit, yarım başağrısı, grip, nezle ve ateşli hastalıklar göz ağrısına neden olabilir. Önce hastalığın nedenini tespit etmek gerekir.
GÖRME DEĞERLENDİRMESİ
Görme değerlendirmesi göz muayene ve check-up'larının vazgeçilmez bir bölümünü oluşturur. Görme düzeyi sonraki yapılacak değerlendirmeler açısından önemli bir yer tutar. İnsanlar karşılaştırma şansına sahip olmadıkları takdirde dünyayı algıladıkları gibi zannederler ve kapasitelerinin boyutunu tasavvur edemezler. Normal gördüğünü zanneden pekçok kimse arkadaşlarının görebildiği şeyleri göremediği zaman derhal doktora müracaat eder.
Görme azlığı göz hastalıklarının meydana getirdiği şikayetler arasında ilk sırayı tutar. Muayenelerde özel büyüklükteki harflerle görme test edilir. On sıradan oluşan bu harflerden en az dokuz sırayı bilenler normal görmeye sahip olarak kabul edilir. Okullarda yapılan görme muayeneleri en basit düzeydeki check-up'a bir örnek olarak gösterilebilir. Bu şekilde eksik gördüğü tespit edilen çocuklar daha ileri muayeneye sevk edilerek tedavilerinin yapılması sağlanır.
Çok küçük çocuklarda görme muayenesi ayrı bir öneme sahiptir. 3 yaşın altındaki çocuklarda görme durumunun değerlendirilmesi için belli başlı testler mevcuttur. Ayrıca diğer yapılacak muayeneler de görme konusunda belli bir fikir verir. 3 yaşından büyük çocuklar genellikle E harfinin yönü öğretilerek görme muayenesine alınabilir. İleri düzeydeki görme bozuklukları anne-babanın da farkedebileceği bulgular meydana getirir. Orta düzeydeki görme bozuklukları ise yıllarca farkedilmeden kalabildiği gibi sebep olan hastalığın durumuna göre de ilerleme yapabilir.
GÖZ NUMARASININ BELİRLENMESİ
Az görmenin önemli nedenlerinden biri gözlerde miyop, hipermetrop veya astigmatizma gibi bir kusurun bulunuşudur. Bu kusurlar çoğunlukla iki gözde mevcut olur. Bazen bir göz normal diğeri kusurlu olur, bazen de iki gözde farklı kusurlar bulunabilir.
Kırılma kusurları yaşa göre farklı dağılım gösterir. Çocuklarda ve küçük yaşlarda hipermetropi ön planda iken ileri yaşlarda miyop ve astigmatizma sıklığı artar. 40 yaşından sonra ise presbiyopi dediğimiz ve hipermetrop gibi tashihi yapılan yakın görme bozukluğu meydana gelir.
Kusurların farklı yaşlardaki tashih ve tedavisi de farklılık gösterir. Örneğin okula başlamadan önceki dönemlerde görülen kusurlar çok yüksek olmadığı ve iki göz arasında fazla fark olmadığı sürece tedavi edilmezler. Numara çok yüksek olduğunda veya iki göz arasındaki fark fazla olduğunda ileri yaşlarda tedavisi mümkün olmayan göz tembelliğinin ortaya çıkmasının engellenmesi amacıyla tedavi yapılır. Böyle durumlarda gözlük veya kontakt lens kullandırılabildiği gibi bazen cerrahi veya lazer tedavilerine de müracaat etmek gerekebilir.
Okul döneminde hipermetropi azalır, miyopi artarken astigmatizmada çok az değişiklik meydana gelir. Değişikliklerin tespiti için çocukların en az yılda bir defa kontrolden geçirilmeleri gerekir. Uygun olmayan gözlük veya kontakt lensler çocukların performansını etkiler.
İleri yaşlardaki göz kusurları yüksek numaralarda görme bozukluğuna yol açarken düşük numaralarda görme bozukluğu yanısıra başağrısı, göz ağrısı, gözde yorgunluk gibi şikayetlere de neden olurlar.
Bazen normal muayene sonrası da hastaların şikayetleri devam edebilir. Bu durumda gözlüğün kontrolü gerekir. Herşeyin yolunda görünmesine rağmen gizli bir kusur veya spazm gibi durumlar da bunun nedeni olabilir.
Unutulmaması gereken bir nokta da her hastaya her yöntemin aynı başarıyla uygulanamayacağıdır. Yapılan değerlendirmeler sadece kusurun tespitine yönelik olmamalı, aynı zamanda kişi için ideal seçeneğin gözlük mü, kontakt lens mi, ameliyat mı yoksa lazer mi olduğunu da belirlemelidir.
GÖZİÇİ BASINÇ (GÖZ TANSİYONU) ÖLÇÜMÜ
Hastaların önemli bir kısmı göz tansiyonunun belirtilerini merak eder. Diğer taraftan oldukça fazla sayıda kişi başı veya gözü ağrıdığında göz tansiyonunun yükseldiğini zanneder. Kişinin göz tansiyonunun belirtilerini öğrenmek istemesi veya başı ve gözü ağrıdığında göz tansiyonundan şüphelenmesi yanlış şeyler değildir. Gerçekten göz tansiyonu baş ağrısı, göz ağrısı, gözde kızarıklık, görme bulanıklığı, ışığı karşı hassasiyet ve mide bulantısı gibi şikayetler meydana getirir. Ancak bu şikayetlerin meydana geldiği göz tansiyonu hasta sayısı toplam sayı içinde çok az bir yeri işgal eder.
Göz tansiyonunun normal değeri 10-21 mmHg arasındadır. Bu değerler 35-40 mmHg'yı geçmedikçe kolay kolay bulgu vermezler. Göz tansiyonu yüksekliğinin meydana getirdiği glokom isimli hastalık çoğunlukla sinsi seyreder ve hasta ancak merkezi görmesi etkilendiğinde bunun farkına varabilir. Bu ana kadar kaybedilen çevresel görme maalesef bundan sonra geri kazandırılamaz.
Öncelikle herkesin bu hastalık yönünden dikkatli olması ve düzenli kontrolden geçmesi gerekir. Fakat bazı kişiler normal topluma göre daha yüksek risk altındadırlar:
45 yaşını geçenler,
Akrabalarında glokom bulunanlar,
GİB anormal şekilde yüksek seyredenler,
Şeker hastalığı,
Yüksek miyopi,
Uzun süreli kortizon kullanımı,
Göz yaralanması,
Yüksek kan basıncı,
Şiddetli kansızlık ve şok geçirilmiş olması.
Bu risk grubunda olanların daha titiz davranmaları gerekir.
MİKROSKOBİK MUAYENE
Mikroskobik muayenede ek bir araç kullanılmıyorsa gözün ön kısmındaki kapaklar, kirpikler, konjunktiva, kornea, sklera, iris, göz bebeği, lens ve vitreus gibi yapıların değerlendirmesi yapılır. Bu yapıların hastalık veya bozuklukları genellikle bazı şikayetler meydana getirir. Bu şikayetleri bazı kişiler fazlaca değer verirken bazıları da önemsemez. Gerçekten gözde hiçbir sorun yokken kişinin bünyesine ait faktörler ve çevreye ait faktörler nedeniyle bazı şikayetler meydana gelebilir. Ancak aynı şikayetleri gözde bulunan bir hastalık da meydana getirebilir.
Örneğin gözde yanma ve batma hissi uzun süreli ve yoğun bir çalışmanın ardından meydana gelebilir. Ama aynı şikayetler göz kuruluğu, göz kapağı iltihabı, göz yüzeyinin iltihabi durumları, göze yabancı cisim kaçması gibi durumlarda da meydana gelebilir. Heriki durumda da dinlenmekle bir miktar rahatlanma sağlanır. Ancak şikayetler bir hastalığa bağlı ise giderek artış gösterir.
Kısacası gözdeki şikayet ne olursa olsun önemsiz görülmemelidir. Erken müdahale ile ileride meydana gelebilecek sorunlardan korunmak mümkündür.
GÖZYAŞI TESTLERİ
İnsanın gözyaşı 3 katmandan oluşur. Bunlar dıştan içe doğru yağ, su ve musin katmanlarıdır. Bu katmanların herbiri ayrı ayrı hücre veya bezlerden salgılanır. Gözyaşı gözümüze kayganlık vererek rahat hareket etmesini sağlar, gözümüzü mikroplara karşı korur, gözün önündeki belli hücrelerin beslenmesine katkıda bulunur ve en önemlisi cisimleri net olarak görmemizi sağlar. Gözyaşındaki herhangi bir bozukluk yanma, batma, kaşıntı, kuruluk, kızarıklık ve bulanık görme gibi şikayetler meydana getirir.
Gözyaşı bozuklukları kendi başlarına bir salgı bozukluğu olabildiği gibi bazen göz yüzeyi ve çevresini tutan hastalıkların meydana getirdiği düzensizlik şeklinde de olabilir. Klinikte gözyaşı incelemeleri biyomikroskop yardımıyla yapılır. Ayrıca Schirmer kağıdı denilen özel kağıtlarla gözyaşı yeterliliği tespit edilebilir.
Gözyaşı eksiklik veya düzensizliklerinin erken tedavisi ileride meydana gelebilecek olan göz yüzeyi düzensizlikleri, kornea ödemi ve sonuçta görme kaybı gibi şikayetlerin en aza indirilmesine yardımcı olur.
GÖZYAŞI KANALININ TEST EDİLMESİ
Göz sulanması da toplumda sık rastlanan bir şikayettir. Gözde sulanma yapan nedenin ne olduğunun ortaya çıkarılması gerekir. Göz enfeksiyonları, yabancı cisimler, allerjiler, pinguekula ve pterjium denilen et büyümeleri ve çevresel faktörler gözde sulanma meydana getirebilir. Bebeklerde göz sulanması yapan önemli bir hastalık göz tansiyonu yüksekliği yani glokomdur.
Gözde sulanma olan hastanın bu gibi durumlara yönelik değerlendirmesinin yapılması gerekir. Ancak gözyaşı kanalı test edilmezse muayene eksik kalmış demektir. İnsanın gözyaşı salgı bezlerinden salındıktan sonra göz yüzeyini ıslatarak burun kökündeki pınarcık denilen bölüme gelir ve oradaki iki adet delikten ince kanallar vasıtasıyla buruna aktarılır. Bu sistemin incelenmesinde bazı özel boyalar kullanılabilir ya da film çektirilebilir. Ama en pratik olan ve kliniklerde en çok kullanılan yöntem ince bir kanül ile sıvı verilerek kanalın açık mı yoksa kapalı mı olduğuna bakılmasıdır.
GÖZ HAREKETLERİNİN İNCELENMESİ
Göz hareketlerinin incelenmesi özellikle bebek ve çocuklara yönelik check-up'larda daha fazla önem taşır. Çocuklarda mevcut olan şaşılık veya diğer göz hareket bozuklukları kolayca yakınlarının gözünden kaçabildiği gibi bazen de herhangi bir anormallik olmadığı halde çocuğun gözünde bir kayma olduğundan şüphelenilebilir. Çocuğun gözünde bir kayma mı, yalancı bir şaşılık mı olduğuna yoksa normal mi olduğuna objektif testlerle karar verilmelidir.
Şaşılık muayenelerinde açma-kapama testleri, prizma testleri, özel lenslerle muayene, sinoptofor veya Hess perdesi gibi değişik yöntemler kullanılır.
Şaşılığın riskleri konusunda en çok korkulacak konu göz tembelliği geliştirmesidir. Bazen ileri derecedeki kaymalar herhangi bir göz tembelliği meydana getirmezken bazen de gözden kaçabilecek düzeydeki basit bir kayma görmeyi bozabilir. Göz tembelliği ancak erken yaşlarda tedavi edildiği takdirde iyi sonuç alınabilir.
Gözdeki kaymalar çoğunlukla kasların çalışmasındaki bir dengesizlikten meydana gelir. Hastaların bir kısmında ise göz görmediği için kayar. Görmeyi bozan faktör bir doğumsal anomali, bir katarakt, bir glokom, bir tümör veya göz siniriyle ilgili bir hastalık olabilir. Kaymaya neden olan faktörün erken tespiti görmenin kazandırılması ve kaymanın tedavisinde yardımcı olduğu gibi bazen hayati önem bile taşıyabilir.
SİNİR TABAKASI VE GÖZ SİNİRİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sinir tabakası ve göz siniri hastanın şikayetleriyle ilişkili olmadıkça detaylı bir incelemeye tabi tutulmayabilir. Ancak bazı sinsi hastalıklar ve risk faktörleri bu bölümlerin detaylı incelenmesiyle tespit edilebilir.
Örneğin belirti vermeyen bir sinir tabakası yırtığı ilerleyerek dekolman denilen duruma dönüşüp görme kaybına neden olabilir. Bu hastalık yönünden risk taşıyan insanlar vardır. Bunlar yüksek miyop ve miyop astigmatlar, yakınlarında böyle bir hastalık geçirmiş olanlar, darbeli sporlar yapanlar, göz yaralanması geçirmiş olanlar, göz ameliyatı geçirmiş olanlar, diğer gözünden böyle bir hastalık geçirmiş olanlardır. Bir diğer risk grubu sinir tabakasının çevresel kısımlarında dejenerasyon denilen bozuklukları olanlardır. Bu bozukluk ilgili bölümlerin özel muayene yöntemleri ile incelenmesi sonucunda ortaya çıkarılabilir.
Bazen göz sinirinin muayenesi tedavi yönünden önem arzeden glokom hastalığını ortaya çıkarabilir. Yüksek seyreden göziçi basıncı göz sinirinin başında çukurluk oluşturarak görme kaybı meydana getirir. Göziçi basınç ölçümleri ile glokom hastalığı çoğunlukla tespit edilir. Bazı glokom hastalarında ise göziçi basıncının normal sınırlar içinde olmasına rağmen göz sinirinde hasar mevcuttur. Bu kişilere normal veya düşük tansiyonlu glokom hastası denir.
Göz önünde sinekler uçuşması, çizgiler görünmesi, noktalar görünmesi, nesnelerin farklı renk ve şekillerde görünmesi, düz bir zeminde bazı cisimlerin görünmesi, gözde şimşek çakmaları, göz önünde kurum yağması, perde inmesi gibi şikayetler yaygın görülen ancak az önemsenen şikayetlerdir. Bu şikayetlerin tedavi gerektirmeyen basit durumlara bağlı olması olasılığı çok yüksektir. Ancak tedavi gerektiren bir durum varsa bu ciddi bir durumdur ve derhal tedavisi gerekir.
KORNEA EĞRİLİKLERİNİN BELİRLENMESİ VE KORNEA HARİTASI
Bazı hastalar görme bozukluğu nedeniyle muayeneye gider, doktorun titiz gayretlerine rağmen verilen gözlük veya başka tedavi aracından memnun kalmaz. Normal muayene çerçevesinde korneaya ait bazı düzensizlikler ve hastalıklar tespit edilemeyebilir. Bunların başında düzensiz astigmatizma ve keratokonus gelir. Bu bozuklukların tespiti hastanın tedavi ve rehabilitasyonunda farklılık meydana getirir.
Keratometre denilen cihazla kornea eğriliğinin ölçümü ya da daha ileri bir yöntem olarak korneal topografi cihazıyla korneanın kırıcılık haritasının çıkarılması böyle durumları ortaya çıkarır. Kontakt lens kullanmak veya lazerle gözlerini tedavi ettirmek isteyenlerin de bu incelemelerden geçmesinde fayda vardır.
KORNEA KALINLIĞININ BELİRLENMESİ
Kornea kalınlığının belirlenmesi klinikte en çok lazerle gözlükten kurtulmak isteyenler açısından önem arzeder. Bunun dışında tanısal amaçlı olarak da kornea kalınlığının ölçümü yapılabilir.
Check-up'ta kornea kalınlığının ölçümü en çok göziçi basıncı yüksekliği olanlarda mana ifade eder. Göziçi basınç yüksekliği herhangi bir görme bozukluğu meydana getirmiyorsa, görme alanında bozukluk yapmıyorsa, göz sinirinde hasar meydana getirmiyorsa glokom hastalığı var dememiz zorlaşır. Bu durumdaki hastalar yakın takibe alınır ya da bazı doktorlar tedavi vermeyi uygun görürler. Glokom hastalığı olmadığı halde böyle bir tedavinin başlanması hastaya hem ekonomik külfet hem de psikolojik sıkıntı getirir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda kornea kalınlığının fazla olduğu kişilerde göziçi basıncının yüksek ölçülebildiği vurgulanmaktadır. Kornea kalınlık ölçümü şüpheli hastalarda glokom tanısından uzaklaştırabileceği gibi önceden yanlış glokom tanısı almış kişilerin de ortaya çıkarılmasını sağlar.